Senin de tıpkı odunlar gibi değişmen gerek

Vintage zamanlarda modern adımlar atmak zordur. Yorar insanı. Yapılanı tekrar ederek geçen ömür boş mudur?.. Her sonbaharda serçeleri pencere önünde karşılamak, yağmura sokakta yakalanmak. Kuru dalların arasında oturup sonbahar hüznünü yüzlerimize yansıtıp tazelenmek bir nevi. Dingin anların en gürültülü havzalarında beynimizde dağa tırmanmak uyar mı yaşam sevdamıza?.. Ruhumuzda yaşanan her değişim bir kuşun daha altın kafesinden özgürlüğüne uçtuğunu haber eder. Bunlar benim değişime dair sözlerim.

Bir de Marcus Aurelius’un değişimle barışık sözlerine bakalım;

Bir insan niçin değişimden korkar?.. Değişim olmasaydı, ne olup bitebilirdi ki?.. Evrensel doğanın bu denli hoşuna giden ya da onun yapısına bu denli uyan, değişimden başka en olabilir?.. Yaktığın odun değişim geçirmeseydi banyo yaptığın suyu ısıtabilir miydin?.. Yiyecekler değişime uğramasaydı, yemeğini yiyebilir miydin?.. Ve eğer değişim olmasaydı, yararlı bir iş yapılabilir miydin?.. Senin de tıpkı odunlar gibi değişmen gerektiğini ve bu değişimin evrensel doğa için aynı derecede gerekli olduğunu görmüyor musun?..

Değişim ihtiyaçtır.
Mevsimler değişir.
İnsanlar değişir.
Zevkler ve renkler değişir.
Ne demiş Herakleitos: “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.”

MAKALE 3.719 okuma
Etiketler: ,